25 Ekim 2016 Salı

Zehir

Kustun mu içindeki bütün zehrini? Tamam mısın artık... Rahatladın mı? Daha fazla zehir üretmeye hazır mısın? Nefret üzerine, kavga üzerine, öfke üzerine daha da fazla üretmeye... Kendi kendine biriktirmeye devam mı edeceksin?

Ben dedim sana, daha da derim, sen duymadıktan sonra neye yarar? İnsanın içindeki o ağu, nefes aldırtmaz ki adama? Görmezden gelebilir misin biriktirdiğin o zehri? Nereye kadar? Bastırsan ne olacak ki?

Zehir bu? Kurtulması kolay değil... Kussan dışarı, yutsan içeri... Bitmez...

Bilmez misin ki tüm zehir üreticileri panzehiri de üretir? Bilmez misin, panzehirin formülünü bilmeyen zehre hakim değildir? Peki nedir senin panzehirin? Nefretinin karşısında ne var, öfkenin karşısında? Kavgan kiminle? Karşında kim var?

Nedir senin zehrinin panzehiri?

18 Ekim 2016 Salı

Dev

Hani bir dev adam vardı, mavi gözlü bir kadını seven... Hatırlıyor musunuz? Birlikte dönme dolaba binmek istediler, almadı dönme dolaplar dev adamı... Adam döndü, mavi gözlü kadın onunla döndü...

Salıncağa binmek istediler, salıncak almadı dev adamı, adam sallandı, mavi gözlü kadın onunla sallandı...

Birlikte tahteravalliye binmek istediler, adamın yüreği hafif çekti, kadınınki ağırlaştı, ağırlaştı... Adamın yüreği mavi gözlü kadınla birlikte oldukça hafifledi, sevdikçe uçar gibi oldu, göklere çıktı...

Mavi gözlü kadının yüreği dev adamla birlikte oldukça ağırlaştı, daha çok endişe etti onun için, onu korumak istedi artık çocuk olduğunu unutanlardan... Endişe ettikçe daha da çöktü, ağırlaştı ayakları, artık dans etmek istemez oldu...

İşte bu hikaye yalnız kalmayı unutan mavi gözlü kadının hikayesi... Bugünü yaşamayı unutan mavi gözlü kadının...

17 Ekim 2016 Pazartesi

Kanat

Görsel: Blossoming by Delanssay Cathy
İnsanlar ilginç yaratıklar... Hem kökleri var ağaçlar gibi, hem de kanatları var kuşlar gibi... Bu yüzden hem kök salıp topraktan beslenmek istemeleri hem de kanatlanıp uçmaya kalkmaları...

Bir tanesi baskın geldiğinde yeşerip çiçek açıyorsun, diğeri baskın geldiğinde göklere kanat açıyorsun... Bu ikisinin arasında gidip geliyor insanoğlu... Bazen ikisi aynı anda çekiyor, kopacak gibi oluyorsun, bazen içinden hiçbiri gelmiyor, oturup hayata küsüyorsun...

Bu ikisini dengelemeyi bilen insan hayatta mutlu oluyor, uçuyor, genişliyor, özgürleşiyor... Sınırlarını kaldırıp kapılarını açıyor... Sonra geri dönüyor, köklerinden besleniyor, dinleniyor, destek alıyor, güç topluyor... Her defasında biraz daha uzağa açabiliyor kanatlarını...

Kökler ve kanatlar... İkisini de ihmal etmeyeceksin... Bu kadar basit...

Not: Bu konuyla ilgili daha önce yazdığım yazı için tık

3 Ekim 2016 Pazartesi

Kalanlar

Gidenler gitti, tek tek gittiler... Bırakıp yüzüstü, öylece, arkalarına bakmadan gittiler... Bazıları yavaş yavaş gitti, elinden tutarmış gibi yaptı bir süre, kaldıracakmış gibi, bir adım atarken yardımcı olacakmış gibi yaptılar... Oysa içten içe biliyordum gideceklerini... Bazıları arkada durmayı tercih etti, "sen git, ben arkadan geliyorum" diyerek el salladılar... kimini bırakıp yürüdüm, kimini bırakmak istemedim, her adımda dönüp baktım arkama, adımlarım kısa kısaydı önce... Sonra ben de unuttum her adımda arkamdakini...

Demek, demek bırakılabiliyormuş... kendin de bırakmışsın işte... Senin de kalanların varmış, değil mi?

Bazıları en başından gelmemeyi seçti, rahatlıkla yürüdün o zaman, vicdanın rahattı...

Ya "sen git" diyenler, onların niyeti var mıydı gerçekten gelmeye? Yaraları mı çok ağır geldi? Yoksa uyuttular mı seni en baştan? Kim bilir ve de ne fark eder?

Fark etmez mi sanıyorsun? Terk etmek ve terk edilmek... Fark etmez mi? Yüzüstü bırakılmak? "Sen git" derken içinden "kal" diyorsa insan, fark etmez mi?

Bence etmez... Giden gider kuzum, nasıl gittiği hiç fark etmez... Biz kalanlara bakalım...

Özlemez mi insan? Yüreği cız etmez mi?

Etse ne fark eder? Dönecek mi bırakıp gidenler? Dönse ne olacak? Tutabilecek misin elini aynı tutkuyla? Güvenebilecek misin?

Fark etmez... Giden gider, dönen... Dönen? Kim bilir...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...