24 Ağustos 2017 Perşembe

Kapı

"Bu renk var ya, kalbimin incecik bir teline dokunuyor", dedim fotoğrafı görür görmez... Eflatun bir deniz ile sarmalanmış eski bir taş bina, kadim bilgilere açılan bir kapı sanırım karşımda duran...

Gözlerimi kapadım, tam karşısına geçtim kapının... Biliyorum, bir tokmağı, bir kulbu yok zaten... Yüreğimin telini titreterek açmam gerek kapıyı, yoksa eflatun olmazdı çiçekler...

Derin bir nefes aldım, tuttum, verdim... Dinledim, birinci adım, dinledim, yaprakların hışırtısını, eflatunun içindeki yaşamı duydum, kertenkeleleri, serçeleri, minicik böcekleri, sincapları, bir ağaçkakan vardı sanki yakında, tık-tıklarını duydum...

Derin bir nefes aldım, tuttum, verdim... Kokladım, ikinci adım, kokladım baharın tazeliğini, toprağın nemini, gövdenin odunsu kokusunu, yaprakların miskini kokladım... Sanki bir de tilki ziyaret etmiş yakın zamanda, kürkünün kokusu geldi burnuma...

Derin bir nefes aldım, tuttum, verdim... Tenimde hissettim üçüncü adım, rüzgarın nefesini saçlarımı tarayan, taşların sertliğini, derzlerin gözeneklerini, yılların yıpranmışlığını kapının üstünde, tahtanın oymalarını...

Derin bir nefes aldım, tuttum, verdim... Tadına baktım dördüncü adım, yaprakların tuttuğu sabah çiğinin, rüzgarın taşıdığı deniz tuzunun, hatta kapının üzerindeki reçinenin tadına baktım, ellerimin, dudaklarımın...

Derin bir nefes aldım, tuttum, verdim... Beşinci adımı atladım, görmeme gerek kalmamıştı çünkü... Biliyordum artık... Ben KAPI oldum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...