13 Kasım 2016 Pazar

Kedi

Kedi gibi büzüşüp otururdum sobanın yamacına okuldan geldiğimde... Annem çalıştığı için ilk işim sobayı yakmak olurdu anahtarımı çantama yerleştirdikten sonra... Gaz sobasıydı bizimki, arkasına eğilir gazı açardınız, birkaç dakika gazın haznede birikmesini bekler, sonra kibriti bırakıverirdiniz içine... Hızla çekerdim tabii elimi sobanın içinden... Kısa bir süre izler, sobanın tutuştuğundan emin olur, sonra kapatırdım minik penceresini...

Daha sonra odun sobamız oldu... Kovasını önceden hazırlamanız gerekir odun sobası yakacaksınız... En alta gazete kağıdı, çalı çırpı gibi kolay tutuşacak malzemeler, etrafına da ince odunlar ya da tahta kasa parçaları falan... Bir gazete kağıdını büküp kalınlaştırır ucundan tutuşturursunuz sonra mümkün olduğu kadar alttan tutuşturursunuz kolay yanacak malzemeyi... Alttan üflemek gerekir bazen alev alsın çabuk diye... Gazeteler yanar, ince dalları tutuşturur, çıtırdamaya başlar tahtalar... İşte o zaman daha kalın odunları atarsınız... Biraz daha zahmetlidir odun sobasını tatuşturmak, ama kömür sobası kadar değil...

Kömür sobasına düşmemiz daha sonralara tekabül ediyor... Ben lisedeydim sanırım, annem emekli olmuştu... Tutuşturması ayrı derttir kömür sobasının, külü ayrı derttir, ama ucuzdur, gaz gibi lıkır lıkır gitmez bir gıdım ısıtmak için, odun gibi 5 dakikada geçmez... Ellerin yırtık yırtık olur da kömür tozu girer aralarına, yıpranırsın sen de kömürler birlikte... Yakmayan bilmez, sadece kestane kebabından ibaret sanır sobayı, bir de kedi gibi kıvrılmak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...