25 Mayıs 2016 Çarşamba

Yıpranmış

Yıpranmış bir tomar kağıt tutuyordu elinde... Hesap sorar gibi uzanmıştı elleri bana doğru, kızgın mı, üzgün mü anlamadım yüz ifadesini... Sinirli bir hali vardı, evet, ama düş kırıklığını da algılayabiliyordum.

Ağzı sürekli oynuyordu, belli ki bir şeyler anlatıyor ya da soruyordu... Sanırım soruyordu, ama duymuyordum... Öylece durmuş ellerine bakıyordum sadece...

O yıpranmış tomar, kağıtlar, eski, hatta küf kokulu, tavan arası kokulu... Neydi onlar? Çok tanıdık geliyordu... Çok eskilerden, çok iyi bildiğim, dilimin ucunda, aklımın köşesinde... Bir tomar kağıt, bir avuca sığacak kadar... Çok sayılmaz, ama az da değil...

Öbür eliyle mutfak önlüğünü sıkıyordu, parçalayacak gibi... Kağıtları nazikçe tutuyordu ama... Ne diyordu acaba? Hiddet miydi acaba yüzündeki, sözcükleri duyabilseydim, anlayacaktım belki... Gözleri hırsla parlıyordu, nefretle mi?

Keşke hatırlayabilsem... Keşke duyabilsem... Sadece gözlerimden süzülen yaşları farkedebiliyordum, bir de gözündeki nefreti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...