“Ve bir tomurcukta sımsıkı kalma riskinin, çiçek açma riskinden çok daha acı verdiği gün geldi…” demiş Anais Nin.
Kendisini zaten pek severdim, bu sözünü de öyle çok sevdim.
Görsel: http://www.darkzula.com |
Kendisini zaten pek severdim, bu sözünü de öyle çok sevdim.
Bugüne kadar hiç düşünmemiştim tomurcuğun çiçeğe dönmesinin zorluğundan ötesini… Oysa kalmak türküsü, hep daha zor. Zamanı geldiğinde, gitme vakti, açma vakti, konuşma vakti geldiğinde… İnadına durmak, inadına susmak, direnç göstermek…
“Doğrusu nedir?” diye sormaya gerek var mı? Belli etmiyor mu doğanın döngüsünde kendini? Kuşlar yuvadan atmıyor mu çocuklarını zamanı geldiğinde…
Gözünde çakan kıvılcıma gem vurmaya çalışmanın anlamı var mı bahar kapıyı çaldığında? Cemrelere dur diyebilir mi yüreğin? Dönüşüm kaçınılmaz ise, doğasına göre yaşamalı insan… Doğmak değil miydi aldığımız risklerin en büyüğü? Bu uğurda ölmeyi göze almadık mı?
Masalın kahramanı olamasa bile masalın kendisi olmak böyle bir şey işte…
18 Mart 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder